'Posta' Gazetesinin Ankara temsilcisi Hakan Çelik'in yazısı:

Bir TÜRK olarak Kürtlere soruyorum; ''Kürtler bu ülkeye ne vermiştir ?'' Kürtlerin, Türkiye'ye bugüne kadar ne katkıları olmuştur ? Sosyal, bilimsel ve sanatsal anlamda yaşamımıza neler katmışlardır ?

Kendilerini etnik kökenlerini ön plana çıkararak tanımlayan ve kendilerine verilmiş en büyük hak olan ''BU GÜZEL ÜLKENİN, TÜRKİYE'NİN VATANDAŞI OLMAK HAKKINI'' bir kenara iterek, etnik köken üzerinden ırkçılık yapmayı tercih eden bu kitle, bu ülkeye ne vermiştir ve bu sapkın anlayışla ne verebilir ?

Kürtlere soruyorum; neden terör sizde, beşik kertmesi sizde, kız çocuklarını başlık parası adetiyle adeta bir eşya gibi alıp-satmak adeti sizde, her türlü yasadışı işin altından çoğunlukla Kürtler çıkmakta, kapkaç sizde, gasp sizde, ''NAMUS CİNAYETLERİ'' sizde, kaçakçılık sizde, uyuşturucu ticareti sizde, bu ülkenin vatandaşı olmayı sindirememek hastalığı sizde, vur-kır-gasp et anlayışı sizde, ÖZELEŞTİRİ yapmamak sizde, nedensiz aşağılık kompleksi sizde, başına kuş pislese devleti ve diğer insanları suçlamak sizde, herşeyi devletten beklemek sizde, asimile edildiği yalanını söyleyip, 21. yüzyıl Türkiyesi'nde tek kelime Türkçe bilmeyen milyonlarca insan sizde, emperyalist devletlerin size sahte bir mazi yapıştırması neticesinde Anadolu'da hiçbir zaman varolmayan, sözde gasp edilmiş hayali bir anavatanınız olduğu yalanını yaymak yine sizde.

Bu ülkeye hiçbir şey vermeden, kaba kuvvet ve vandalizmle, terör ile toprak gasp etmeye çalışma ahlaksızlığı sizde, diyaloğu ve insani ilişkileri es geçip, yakıp yıkarak bu ülkeyi bölmeye çalışmak sizde, Avrupa'ya gidip Türkiye Cumhuriyeti ve onun şanlı ordusu Türk Silahlı Kuvvetleri hakkında her türlü asılsız yalanları söylemek, bana i şkence yaptılar, baskı yaptılar, dilimizi konuşamıyoruz, fırsat eşitliği yok gibi mesnetsiz yalanları söyleyerek siyasi mülteci statüsüyle o Avrupa ülkelerine kapağı atmak, bir parazit gibi yaşayıp oralarda da suç işlemek sizde, sizlerde....

Avrupa'da Türkiye'yi şikayet etmek sözkonusu olunca ''ben Kürdüm'' demek, ama cebinde Türkiye Cumhuriyeti kimliği ile Avrupa ülkelerinden herhangi birinde suçüstü yakalandığınızda ''ben Türküm'' demek üçkağıtçılığı sizde, çapulcu terör örgütüne her türlü desteği verip, demokrasi ve insan haklarından bahsetmek, ''şiddeti kınıyorum'' demek sizde, bu yalanları söyleyip bizleri de enayi zannedip, aptal yerine koymaya çalışmak terbiyesizliğ i ve alçaklığı sizde, bu ülkede yaşayan onlarca farklı etnik kökenden milyonlarca insan, etnik kökenleriyle ilgili en ufak bir sıkıntı çekmezken, özgürce siyaset yapabilirken, milletvekili ve hatta Başbakan bile olabilirken, verdiğimiz Kurtuluş Savaşı mücadelesi sonucu elde edilmiş Cumhuriyetimizin kazanımlarını içlerine sindiremeyen sömürgeci, etnik soykırımcı, emperyalist devletlerin maşası ve tetikçisi olmak düzenbazlığı NEDEN hep sizde ?

Lütfen bu sorulara yanıt verin, tabii verebilirseniz. ..

Bu memlekete bugüne kadar ne verdiniz de, ne istiyorsunuz ?

Eğitim diyorsunuz; öğretmen öldüren terör örgütünün katillerini ve elebaşını lider, siyasi irade kabul ediyorsunuz.

Dilimizi konuşamıyoruz diyorsunuz; o halde bugüne kadar Türkiye'nin çeşitli kentlerinde açılmış ''Kürtçe Kursları'' sözde dil öğrenmeye susamış sizlerin ilgisizliği sonucunda neden kapandı ?

Siyasi platformda temsil hakkı diyorsunuz; siyasetinizi etnik
ırkçılığa ve bölücülüğe dayalı söylemler, eylemler ve politikalar
üzerine kuruyorsunuz.

Yarattığınız terörden 30 bin insan can veriyor... En ufak bir özeleştiri, en ufak bir günah çıkarma yapmıyorsunuz.

Sizlerin canı can da, bu ülkeyi ve içinde yaşayan masum insanları terörden korumak için hayatını hi çe sayıp şehit olan ana kuzularının, evlatlarımızın canı patlıcan mı?

İstanbul'da sokaktaki vatandaşlara saldırmak, molotof kokteyli atmak, otobüs yakmak, polise ve sade vatandaşlara, kadınlara, ufacık
çocuklara ''kaldırım taşları'' atıp kafalarını yarmak neyin protestosu? Hangi köhne düşüncenin, hangi barbar anlayışın dışavurumu?

Bugüne kadar hangi ''Kürt kökenli'' Türk vatandaşına; hop! sen Kürtsün şu şehre giremezsin, şu işi yapamazsın, şu mesleği icra edemezsin denmiş veya denmekte?

Bu ülkenin en çok para kazanan insanları çoğunlukla Kürt kökenli
şarkıcılar, eğlence yeri sahipleri, işadamları, ticaret erbabı, turistik otel sahipleri, eğlence dünyasında; tv'de, gazinolarda iş
yapan isimler (İbrahim Tatlıses, Özcan Deniz, Ceylan, Yılmaz Erdoğan vs.) değil mi?

Hani ne oldu ''fırsat eşitsizliği yalanınıza?'' İşin doğrusu, sizin sorununuz bu ülkeyi terör ile, vurarak, kırarak bölmek! Bir oldu-bitti yaratarak bu güzelim memleketi parçalamak tır. Bu kadar basit. Şu çıplak gerçeği artık ilkokula giden küçücük çocuklar bile anlayabilmektedirler.

''KÜRT'' kökenli vatandaşlarımız, eğer bunca kan ve gözyaşı dökülmesine sebep olan bu BÖLÜCÜ IRKÇI TERÖRİSTLERİ hala destekliyorlarsa, KUSURU DEVLETTE DEĞİL, KENDİLERİNDE ARAMALIDIRLAR!

Meydanlarda eller hep zafer işareti, ellerde 30 bin insanımızın katili kanlı terör örgütü PKK'nın afişleri, terörist başı Apo'nun posterleri,
yakarız-yıkarız tehditleri ve herkesin malumu ülkemizdeki büyük
kentlerde meydana gelen şu son terör olayları...

Çapulcu terör örgütünün hazırladığı ''Şemdinli fiyaskosundan' ' sonra, ellerine para vererek sokaklara salıp polisimize, güvenlik güçlerimize, halkımıza taş ve molotof kokteyli attırdığı küçücük çocuklar...

Çocuğunu terör örgütünün militan olarak kullanmasına müsade ediyorsan, bu kaos ve terör yöntemlerinden medet umuyorsan ve bu yolla bu ülkeyi böleriz, sözde ülkemizi de kurarız diye düşünüyorsan, canın ya ndığında veya meydanlara saldığın, yak-yık-kır-dök evladım dediğin çocuğunu kendi ellerinle ateşe attığında da bunu devlete fatura edemezsin.

Demokrasiden bahsedip, teröre yol açmak ? İnsan öldürüp hak talep etmek? Bu ne yaman çelişki...

Hak isteyen, hukuk isteyen önce bu ülkenin bütünlüğüne, bu ülkenin insanlarına, toplum kurallarına SAYGI gösterecek. Ülkesine katkıda bulunacak. İNSAN gibi davranacak, yakmayacak, yıkmayacak.

Kısacası; TERÖRİST ile arasındaki farkı yine bizzat KENDİSİ ortaya
koyacak. Bu ülkenin güzel insanlarını kendisine inandıracak.

Kürt toplumu yüzyıllardır kendisini sömüren, geri bıraktıran, kulun
kula kulluk ettiği ''FEODAL DÜZEN'' denen ilkel sistemden ne zaman vazgeçecek? Ne zaman HANIM FERTLERİNE gereken ''ÖZGÜRLÜĞÜ'' teslim edecek? Ve neden ülkede en yüksek kadın intiharları Batman'da? Neden aile içi şiddet sorununda ve TÖRE CİNAYETİ denen illette ekseriyetle Kürt kökenli insanların yaşadığı iller  başı çekmekt e? Büyük şehirlerde kapkaç ve bu tür illegal suçları işleyip, elde edilen yasadışı geliri Terör örgütüne aktarma suçu neden hep Kürt kökenli çocuk ve gençlerde görülmekte? Neden, neden, neden?
Kürdüm diyen sizler, acaba bu KUSURLARINIZI hallettiniz mi ki, TÜRKLERİ pervasızca eleştiriyorsunuz? Size yer, yaşam hakkı, hak-hukuk vermekten başka ne yapmış bu ülkenin vatandaşları?
Güzel bir atasözü vardır. ''GÖZÜNDEKİ ÇÖPÜ GÖRMEZ, ELALEME ŞAŞI DER!''

Bu özlü söz ülkemizin içine düşürülmeye çalışıldığı ''Kürt fesadını''
ne de güzel anlatıyor değil mi?

HAKAN ÇELİK


'Yalnızkurt' Şahin Ermeni avında...

22/083/2011  - Radikal

'Yalnızkurt' Şahin Ermeni avında...Ergenekon tutuklusu İbrahim Şahin'in evinde ele geçirilen ajanda delil sayıldı.
İSTANBUL - Ergenekon bünyesinde muvazzaf teğmen ve Özel Harekâtçı polislerden oluşan S-1 adlı yasadışı bir örgütlenme kurduğu ve suikast hazırlığı yaptığı iddiasıyla tutuklanan eski Özel Harekât Dairesi Başkanvekili İbrahim Şahin’in ‘bordo ajandası’ndan Ermeni ve Kürt düşmanlığı çıktı. İddianameye giren bir telefon kaydında, S-1’i kastederek “Ben Ermenilere karşı kurulan ilk örgütün başkanıyım” diyen Şahin, ajandasında şu notları tutmuş:
DTP içinde 580 Ermeni, Süryani ve Yezidi var”, “Hikmet Çetin’in babası PKK’nın ve ASALA’nın para kaynağıdır”, “Devlet Bahçeli’nin büyük annesi tecavüze uğramış bir Ermeni yetimidir”, “Mehmet Şahdır, Yozgatlıyım diye övünür, Ermeni’dir”, “Ahmet Türk’ün dedesi tehcirde din değiştirmiş...”  
Şahin’in Ergenekon soruşturması çerçevesinde geçen 7 Ocak’ta Ankara’daki evine yapılan operasyonda ele geçirilen kanıtlardan biri de, S-1 listesinin yanı sıra bordo ajandaydı. Ajandanın ilk sayfasında, kendisi için ‘Yalnızkurt’ ifadesini kullanan Şahin, bir de Arapça “Uyan” anlamındaki “İntebih” sözcüğünü yazmış.
Ajandada dikkat çeken notlar şöyle:
“(...) Suriye gizli servis sorumlusu Garo Palancıyan, Behcet Cantürk’ün teyzesinin kocasıdır. Suriye Kamışlı Asala sorumlusu Ohannes Palancıyan ise Cantürk’ün teyzesi ŞATO’nun oğludur. Bugün İngiltere’de ve bir çok ülkede E.K.Ö.B (Ermeni Kürt Öğrenci Birliği) kurulmuştur ve faaliyeti devam etmektedir. B.Cantürk. Annesi Liceli Hatun Deminciyan isimli bir Ermenidir.”
“Hikmet Çetin’in babası PKK ve Asala’nın para kaynağıdır. 2003’de patrikaneden belgeli olarak isim ve din değiştirmiştir.”
“Ermeni Soysuzlar. Yatağımdaki Düşman Filmi. MHP.  Ermeni yetimlere her yıl 200 altın tahsisat bağlanmasını sağlayan Adana Valisi Cemal Paşa’nın kardeşine 12 yaşında bir kız çocuğu verirler. Ama o evlatlığa tecavüz eder, kız hamile kalınca onu karısı yapar
Kızın adı Saadet’tir
Ve bu saadet MHP lideri Devlet Bahçeli’nin büyük annesidir.”
“DTP-HAKOP’UN AKRABALARI. Ahmet Türk 1925’de Türk soyadını almış bu Ermeni. Dedesi tehcirde din değiştirmiş. Tunceli, Elazığ, Erzincan, Sason. Hangi partiden olursa olsun. Ermeni. Mehmet Eymür. Siirtlidir-Ermenidir”

Haber Onay Pek Yakında Yeniden Yayında olacaktır!!!

 

ABD'nin kurucusundan tarihi 'Yahudi' uyarısı

ABD'nin kurucularından olan Benjamin Franklin'in iki asır önce dikkat çektiği "Yahudi tehlikesi" bugün gerçekleşti mi?
Cumartesi 24.07.2010 - 12:27


ABD'nin kurucularından olan Benjamin Franklin (1706-1790 )'in bundan iki asır önce yaptığı şu konuşma hâlâ üzerinde uzun uzun düşünülmesi gereken nutuklardan biri. 1789 yılında Amerikan kongresi halen tatbikte bulunan (Anayasa)yı hazırlamak üzere toplandı. Yüz dolarlık banknot üzerinde resmi bulunan Benjamin Franklin; bu tarihi toplantıda yaptığı konuşmada daha o günden, (anayasa) da Yahudi tehlikesinin nazarı itibara alınması ve Yahudilerin Amerika’nın istikbalini tehdit ettiklerine işaret etmişti.


Şimdi o tarihi konuşmayı ya da vesikayı timeturk ziyaretçileri için tekrar neşrediyoruz;


“Amerika Birleşik Devletlerini tehdit eden büyük bir tehlike var. Bu tehlikenin menbaı (kaynağı) Yahudilerdir.


Muhterem Efendiler!


Yahudilerin ikamet ettikleri hangi memleketi gözden geçirirseniz geçirin, Yahudilerin oturdukları memleket halkının manevi ruhları katl için çalıştıkları bariz bir şekilde müşahede edilir. Onlar; öyle bir yol takip ederler ki, takip ettikleri bu yol ticarette emniyet ve şeref mefhumunu yok eder.


Yahudiler; “hükümet içinde hükümet” halkettiler (meydana getirdiler). Her hangi bir tazyik (baskı) hissettikleri vakit İspanya ve Portekiz’de yaptıkları gibi halkı iktisaden boğmaya başvururlar. (Ayaklarını bastıkları her memlekette olduğu gibi.)


1700 yıldan beri Yahudiler; mukaddes topraklardan tardedilmelerini (kovulmalarını / yurtsuz kalmalarını) propaganda vesilesi ederek, bazen sızlanarak ve bazen de yağma ederek insanlığın merhametini istismar etmektedirler. Zihinlerinizden çıkmaması lüzumlu bir hakikati hatırlatmak, sizleri ikaz etmek istiyorum:
Medeniyet âlemi (Medeni dünya); bugün Filistin’i onlara iade etse, yine onlar Filistin’e avdet etmemek için müteaddid sebepler halkederler. Bunun da sebebi; zira Yahudiler; vampir gibi yaratılmışlardır. Vampir; yalnız yaşıyamaz. O’nun; omuzlarında yaşıyacağı, kanını emeceği insanlara ihtiyacı vardır.
İşte, Yahudiler bunlardır. Başka milletler gibi yalnız yaşıyamazlar. Onlar Hıristiyan ve başka akideden olanların kanlariyle yaşıyorlar.


Muhterem Efendiler!


Anayasa’ya istinad ederek (dayanarak) onları niçin bu memleketten tardetmiyelim. Birleşik Devletlere hicretleri korkunç bir şekilde devam ediyor!
Bu tarihten yüz sene sonra adedleri muhakkak ki defalarca artacak ve onlar; Amerikan halkını yıkmağa çalışacaklardır. Zamanla umumî ve ferdî hürriyetlerimiz için döktüğümüz masum kanlar heba olacak ve onlar kendi hâkimiyetlerini tamamlıyacak ve bir şekilde hükümetlerimizi tevcihe, nizamlarımızı değiştirmeğe muvaffak olacaklardır.


“… Anayasa; Yahudilerin Amerika’dan tardını derpiş etmediği (göz önünde tutmadığı) takdirde, âzamî yüz elli sene sonra çocuklarımızın ıstırap çekerek, sızlanarak Yahudi menfaati için yemeklerinden iktisad yaptıklarınızı göreceğiz…”


Muhterem Efendiler!


Şu saatte sizi tekrar ikazı kendime bir vazife telâkki ediyorum. Eğer Yahudileri tardedip bu memleketi onların nüfuz ve şerrinden kurtaramazsanız, âzamî yüz yıl sonra çocuklarınız veya torunlarınız Yahudi fabrikalarında durarak, onlara bu neticeyi sağladığınız için sizlere lânet okuyacaklardır.


Yahudiler onlarca nesil bizimle beraber yaşasalar ne akidelerimizi benimsiyecek ve ne de bize karışacaklardır.


Yahudiler arazilerimizi ve halkımızı tehdit eden bir tehlikedir. Eğer onlara bu memlekete muhaceret (göç) hürriyeti verilirse, anayasamızı imha edeceklerdir.


Bunun için Yahudilerin anayasaya konacak bir madde ile bu memleketten tardedilmeleri (ihraç edilmeleri) bir zarurettir.”

Hi Hasan Ahmet,

Enwer Raheem has recently posted a new discussion in the group ORGANIZATION OF ISLAMIC CONFERENCE. Below is the discussion snippet that has been created.

Subject:
Solving Muslim Ummah Problems- 10 Principles of Prophet Muhammad(P.B.U.H)
Message:
10 Principles of success.......to be followed by all of us

 


 Principles of Success in the light of the life of Prophet Mohammed salat.o.salam.


It is a well-known fact that the Prophet of Islam (saw) has been the supremely successful man in human history. But he was not just a hero, as Thomas Carlyle has called him. According to the Qur'an, he was the best example for all mankind. He has shown us the way of achieving supreme success in this world.

By studying the life of the Prophet (saw), we can derive those important principles which were followed by the Prophet (saw). Indeed, the Prophet of Islam (saw) was a positive thinker in the full sense of the word. All his
activities were result-oriented. He completely refrained from all such steps as may prove counter-productive.

1. First Principle: To begin from the possible : This principle is well explained in a saying of Aishah (ra). She said: "Whenever the Prophet had to choose between two options, he always opted for the easier choice." (Al-Bukhari)

To choose the easiest option means to begin from the possible, and one who begins from the possible will surely reach his goal.

2. Second Principle: To see advantage in disadvantage : In the early days of Mecca , there were many problems and difficulties. At that time, a guiding verse in the Qur'an was revealed. It said: "With every hardship there is ease, with every hardship there is ease." (94:5-6).
This means that if there are some problems, there are also opportunities at the time. And the way to success is to ignore the problems and avail the opportunities.

3. Third Principle: To change the place of action : This principle is derived from the Hijrah. Hijrah was not just a migration from Mecca to Medina . It was to find a more suitable place for Islamic work, as history proved later on.

4. Fourth Principle: To make a friend out of an enemy: The Prophet (saw) of Islam was repeatedly subjected to practises of antagonism by the unbelievers. At that time the Qur'an enjoined upon him the return of good for evil. And then, as the Qur'an added, "You will see your direst enemy has become your closest friend" (41:34). It means that a good deed in return of a bad deed has a conquering effect over your enemies. And the life of the Prophet (saw) is historical proof of this principle.

5. Fifth Principle: To turn minus into plus : After the Battle of Badr, about 70 of the unbelievers were taken as the prisoners of war. They were educated people. The Prophet (saw) announced that if any one of them would teach ten Muslim children how to read and write he would be freed. This was the first school in the history of Islam in which all of the students were Muslims, and all of the teachers were from the enemy rank. Here I shall quote a British orientalist who remarked about the Prophet of Islam (saw): He faced adversity with the determination to writing success out of failure.

6. Sixth Principle: The power of peace is stronger than the power of violence :  When Mecca was conquered, all of the Prophet's (saw) direst opponents were brought before him. They were war criminals, in every sense of the word. But the Prophet (saw) did not order to kill them. He simply said: "Go, you are free."
The result of this kind behaviour was miraculous. They immediately accepted Islam.

7. Seventh Principle: Not to be a dichotomous thinker :
In the famous Ghazwa of Muta, Khalid bin Walid decided to withdraw Muslim forces from the battlefield because he discovered that his army was disproportionately outnumbered. When they reached Medina , some of the Muslims received them by the word "O Furrar (O deserters!)"
The Prophet (saw) said "No. They are Kurrar (men of advancement)."

Those Medinan people were thinking dichotomous, either fighting or retreating.

The Prophet (saw) said no. There is also a third option, and that is to avoid war and find a time to strengthen yourself.

Now history tells us that the Muslims, after three years of preparation, advanced again towards the Roman border and this time they won a resounding victory.

8. Eighth Principle: To bring the battle in one's own favourable field : This principle is derived from the Ghazwa of Hudaibiyya. At that time, the unbelievers were determined to engage Muslims in fighting, because obviously they were in an advantageous position. But the Prophet (saw), by accepting their conditions unilaterally, entered into a pact. It was a ten-year peace treaty.

Until then, the meeting ground between Muslims and non- Muslims had been on the battlefield. Now the area of conflict became that of ideological debate. Within
two years, Islam emerged as victorious because of the simple reason of its ideological superiority.

9. Ninth Principle: Gradualism instead of radicalism : This principle is well established by a hadith of Al-Bukhari. Aishah (ra) says that the first verses of the Qur'an were related mostly to heaven and hell. And then after a long time when the people's hearts had softened, the specific commands to desist from adultery and drinking were revealed in the Qur'an.

This is a clear proof that for social changes, Islam advocates the evolutionary method, rather than the
revolutionary method.

10. Tenth Principle: To be pragmatic in controversial matters :

During the writing of Hudaibiyya treaty, the Prophet (saw) dictated these words:

"This is from Muhammad, the Messenger of God."

The Quraysh delegate raised objections over these words.

The Prophet (saw) promptly changed the word and ordered to write simply Muhammad, son of Abdullah.

1) İcmâlîiman: 5

a) Kelime-i Tevhid: 5

b) Kelime-i Şehadet: 6

 

 

Katıksız İmanın İdraki

 

"İhsan, Tevhid ilminin inceliklerinden her hangi birinde güçlükle karşılaşırsa, sorup öğreneceği bir âlim buluncaya kadar, Allah katında doğru olana inanması gerekir. Böyle bir kimseyi arayıp bulmakta gecikmesi caiz değildir, Bu hususta tereddüt edilerek beklemek, mazur görülmez. Eğer tereddüt ederek beklerse kâfir olur.[1]

Şehid imamımız İmam Ebu Hanife (rh.a) "El-Fıkhu'l-Ekber" adlı meşhur eserinde bu hakikati böyle beyan eder...

İman, yegâne Rabbimiz Allah'ın, insan kullarının katıksız ve terüddütsüz inanmalarını emrettiği, yegâne önderimiz Rasulullah Muhammed (s.a.s.) vasıtasıyla beyan buyurulanlann bütününe hiçbir şübheye düşmeden kalben tasdik ve dil ile ikrar edip inanmaktır... İmanın temel ilkelerinde herhangi bir şübhe her hangi bir tereddüt sonucu inanmak veya inanmamak arasında bocalamak, kişiyi iman dairesinden dışarı çıkarır, ya da iman dairesinin içine girmesini engeller... Bundan dolayı bütün iman ilkelerine, hiçbir şübhe duymadan, herhangi bir tereddüt geçirmeden katıksız bir şekilde ve idrak ederek inanmak gerekir... Kalbin mutmain olarak inandığı bu katıksız imanı dil ile ikrar edip muvahhid bir mü'min olduğunu diğer insanlara duyurmak, mü'min müslümanların vazifelerindendir.

İmanın temel ilkelerinde herhangi bir ihtilaf muvahhid mü'minleri bulunmaları gerekli olan Tevhid noktasından ayırır, onları birbirinden uzaklaştırır... Böyle bir ihtilaf, ihtilaf edilen konunun durumuna, göre ihtilaf edenleri sapıklık ve günahın içine düşürür.

Allâme Aliyyu'l-Karî (rh.a), Şehid imam Ebu Hanife (rh.a)'in "EI-FıkhuT-Ekber" adlı meşhur eserini şerh ederken, Tevhid konusunda ihtilafa düşmenin zararlarını şöyle anlatıyor:

"Ahkam ilminde ihtilaf rahmettir. Tevhid ilminde ihti­laf ise, sapıklık ve bid'attır. Ahkam ilminde hata, af olun­muştur. Hatta, hata eden sevab dahi alır. Tevhid ilminde ise böyle değildir. Onda hata etmek, küfür ve günahtır. Hata eden de günahkâr olur.[2]

Muvahhid mü'minler, yegâne hayat nizamı olan İslâm'ın iki ana kaynağı olan Kitab ve Sünnet'ten yani, Kur'an-ı Kerim ve Hadis-i Şeriflerden kaynaklanan deliller ile katıksız bir şekilde inandıkları imanın ilkelerinde hiçbir şübhe ve tereddüde düşmemeli ve bu konuda ihtilaf etmemelidirler. Herhangi bir tereddüt mey­dana gelince "bu konu Allah katında nasılsa ben öyle inanıyorum demeli ve hemen o konuyu ehline sorup delilleriyle öğrenmelidir.

Gerek akîde olsun, gerekse amel konusunda olsun, muvahhid mü'mine düşen vazife, delilleriyle konuyu iyice öğrenmek, bilip idrak ederek inanıp amel etmektir. Amelî konulardan önce Tevhidi, yani imanı konuları öğrenmesi ve delillerini bilmesi gerekir. Çünkü iman, amelden önce gelir. İman çok sağlam olmalıdır ki, amel kabul görsün. Sakat bir iman ile işlenen amelin hiçbir kıymeti yoktur... Salih amel, seksiz şübhesiz, tereddütsüz ve katıksız iman ile değer kazanır ve kabul görür...

Şehid İmam Ebu Hanife (rh.a) "El-FıkhuT-Ebsat" adlı eserinde şöyle der:

"Dinde fıkıh, ahkamda fıkıhdan daha üstündür. Kişinin, Rabbine nasıl ibadet edeceğini öğrenmeye çalış­ması, kendisi için bir çok ilmi toplamasından daha hayır­lıdır.

Fıkhın en faziletlisi, kişinin yüce Allah'a iman, şerayi, sünnetler, hadler, ümmetin ittifak ve ihtilafım bilmesidir.[3]

"El-Akidedu't-Tahâviyye" adlı eserinde, Ümmetin imamlarından İmam Tahâvî (rh.a), İslâm akidesinin öğrenilmesi ve idrak edilmesi konusunda şunları kaydedir:

"İslâm'ın varlığı, ancak teslimiyet ve itaat ile mümkün olur. Öyleyse her kim, öğrenilmesi yasak edilen şeyi öğrenmeye meyleder ve anlayışı teslimiyet ile kanaat getirmezse onun bu arzusu kendisini, Allah'ın birliğine olan katıksız Tevhid inancından, saf bilgi ve sahih iman­dan alıkoyar. Bunun üzerine kişi, küfür ile iman, tasdik ile tekzib, ikrar ile inkâr arasında vesveseci, dağınık, şübheci bir şekilde ne tasdik eden mü'min, ne de inkâr eden bir yalancı durumuna gelmeden bocalar durur. [4]

Kabul gören katıksız iman, kesin bilgi ister... Delilleriyle bilinen ve mutmain bir kalb ile tasdik edilen iman, bütün şübhelerden arındırılmış ve onun aleyhine her hangi bir suç işlenmemiş, yani imanı sakatlayıcı, ya da tamamıyla yok edici herhangi bir fikir, hâl ve harekette bulunulmamış olması gerekir.

Şehid imam (rh.a), "El-Fıkhu'1-Ebsat" adlı eserinde şöyle diyor:

"İman, Allah'dan başka ilâh olmadığına, O'nun bir olup şeriki bulunmadığına, meleklerine, kitablarına, peygamberlerine, cennetine, cehennemine, kıyamete, hayır ve şerrine, hiçbir kimseye kendi amelini yaratılma gücünün verilmediğine, insanların kendisi için yaratıldık­ları sonuca ve ilâhî takdirin cereyan ettiği şeye intikal ede­ceklerine şahidlik etmendir.[5]

"El-Alim ve'1-Müteallim" adlı eserinde ise, İman için şunları beyan eder şehid İmam (rh.a):

"İman, tasdik, ma'rifet, yakîn, ikrar ve İslâm'dır. [6]

İman edilmesi gerekli olan şeylere katıksız bir şekilde inanan muvahhid mü'minler, önce neye, niçin ve nasıl iman ettiklerini bilmeleri gerekiyor... Delilleriyle iyice öğrenip bildikleri imanın ilkelerini yakîn dereceyle kalben tasdik edip dil ile ikrar ettikten sonra tamamen teslim olup itaat eden mü'min müslüman, imanın tadını alabilirler. Çünkü böyle katıksız, bir iman ile inanan izzet sahibi muvahhid mü'minler, yakînen hakikatin şahidleri olurlar... Böylece bütün şübheler giderilmiş, tereddütler yok olmuş ve "gayb ile arasındaki perdeler kalkacak olursa, onun yakıninden herhangi bir değişme olmaz..."

Şehid İmam Ebu Hanife (rh.a), iman ilkelerine katıksız, seksiz ve şübhesiz iman eden mü'min müslümanların imanları, meleklerin imanları ile aynı olduğunu, "'El-Âlim vc'1-Mütcallim" adlı eserinde şöyle beyan eder:

"Şübhesiz onların (meleklerin), Allah'a karşı bizden daha itaatli olduklarını biliyorum. Ben sana, imanın amelden başka bir şey olduğunu söylemiştim. Buna göre bizim imanımız da, onların (meleklerin) imam gibidir. Çünkü biz, Allah'ın birliğini, Rabb olduğunu, kudretini ve ilâhî katından gelen her şeyi, meleklerin ikrar ettikleri, peygamberlerin tasdik ettikleri gibi tasdik ettik. Bundan dolayı iddia ediyoruz ki bizim imanımız, meleklerin imanı gibidir. Biz, meleklerin görüp inandıkları, Allah'ın akıl­lara hayret veren ayetlerin hepsine görmediğimiz halde tamamen iman etmiş bulunuyoruz.

Bir şey hakkında kullanılan "yakîn" ifadesi, o şeyi kesin olarak, şek ve şübhe etmeyerek bilmek demektir.

Bundan dolayı şehadet ehli olan bir müslüman, hangi günah işlerse işlesin, Allah, Kitaplar ve Rasuller konusunda şübheye düşmez.

Diğer insanların durumunu, kendi durumumuzla kıyaslarsak, bizden, bir musibet anında bazan sürçme ve feryad veya düşmandan korku sadır olduğunu görürüz. Bu durumda iken, Allah ve Allah katından gelen şeyler mevzuunda bize herhangi bir şek ve şübhe arız olmaz. Bizim anlayışımıza göre kendi durumumuz ne ise, başkalarının durumu da odur.[7]

Aynı eserinin bir başka yerinde de şöyle diyor şehid İmam (rh.a):

"Bizim imanımız, onların (peygamberlerin) imanı gibi olduğunu bilmiyor musun? Biz de, peygamberlerin iman ettikleri her şeye iman ettik. Fakat bunun ötesinde iman ve bütün ibadetlerin sevabı hususunda onların bize üstünlük­leri vardır. Çünkü Allah Tcâlâ, peygamberleri, diğer insan­lardan peygamberlik hususiyeti ile üstün kıldığı gibi, söz­lerini, namazlarını, evlerini, meskenlerini ve bütün her şeylerini diğer insanlardan üstün kılmıştır.

Allah bize, onlara verdiği sevab gibi sevab vermediği zaman bize zulmetmiş olmaz. Zulüm, ancak bizim hakkımızın karşılığını vermeyip mahrum etmesi hâlinde bahis konusudur. Bunun yanında Allah'ın hakkımızı tam olarak verip bizi hoşnud kılmasından sonra, Peygamberlere daha çok ihsanda bulunması zulüm değildir.[8]

İmam Tahâvî (rh.a), "El-Akîdedu't-Tahâviyye" adlı eserinde katıksız iman konusunu şöyle beyan eder:

"Meleklere, peygamberlere ve peygambere indirilen kitaplara iman eder, peygamberlerin apaçık doğru üzere olduklarına şehadet ederiz." [9]

İmam Tahâvî (rh.a) aynı eserinin bir başka yerinde ise, şunları söyler:

"İman, dil ile ikrar ve kalb ile tasdikten ibarettir.

Allah Teâlâ'mn Kur'an'da şeriat ve din olarak indirdiği ve peygamber (s.a.s.)'in de bu hususta sahih olarak beyan ettiği şeylerin tamamı haktır.

İman tektir, iman eden kimseler de imanın aslında eşit­tirler. Gerçekte, mü'minlerin arasındaki üstünlük ise, takva, Allah'a karşı gelmekten korkmak, nefsî arzulara uymamak ve daha layık olana sıkı sıkı bağlanmak suretiyle elde edilir.

Mü'minlerin tümü Allah'ın dostudur. Allah katında en değerlileri ise, daha itaatkâr olanları ve Kur'an'a en çok uyanlarıdır.

İman konulan, Allah'a, meleklerine, kitaplarına, peygamberlerine, ahiret gününe iman etmek, öldükten sonra dirilmeye, kader, yani hayır ve şerr, acı ve tatlı herşeyin Allah'dan geldiğine inanmaktan ibarettir.

Biz, bunların tümüne iman ederiz ve Allah'ın peygam­berlerinden hiç birini, diğerinden ayırdctmeyiz. Hepsinin de Allah'dan getirdiği şeyleri tasdik ederiz.[10]

Âlemlerin yegâne Rabbi Aliah'dan başka rab, yegâne hayat nizamı, İslâm'dan başka din ve yegâne önder Rasulııllah (s.a.s.)'dcn başka önder kabul etmeyen muvah-hid mü'min müslümanların iman anlayışı, şehid İmam Ebu Hanife (rh.a) ve İmam Tahâvî (rh.a)'in beyan ettik­leri gibidir. Onlar, bu şekilde iman eder ve imanın gereği olan teslimiyetlerini hayatlarında gösterirler.

İnsanların tasdik konusunda üç hâlde bulunduklarını vurgulayan şehid İmam Ebu Hanife (rh.a), "El-Âlim ve'l-Müteallim" adlı eserinde konuyu şöyle izah eder: "İnsanlar, tasdik konusunda üç halde bulunurlar: Bir kısmı, Allah'ı ve Allah "dan gelen şeyleri kalb ve lisan ile tasdik ederler. Bir başka kısmı, lisan ile tasdik eder, kalbi ile yalanlar. Bir kısmı da, kalb ile tasdik eder, lisan ile yalanlar.

Allah'ı ve Alİah katında gelen şeyleri kalb ve lisan ile tasdik eden kimse, Allah katında ve insanlar yanında mü'mindir. Lisanıyla tasdik, kalbi ile tekzib eden kimse Allah katında kafir, insanlara göre ise mü'min olur. Çünkü insan­lar, onun kalbinde olanı bilmezler. İkrar ve şehadetinden dolayı onu, mümin diye isimlendirmeleri gerekir. Zira kalbindekini öğrenme külfetine girme durumu yoktur. Bir kısım kimseler de, Alİah katında mü'min, insanlara göre kâfir olur. Bu, imanının gizleme durumunda, lisanı ile küfür izhar etmiş kimsenin hâlidir. İmanını gizlemek için böyle yaptığını bilmeyen kimse onu, kâfir olarak isim­lendirir. Fakat o kimse, Allah katında mü'mindir. [11]

İmamlarımızın bu beyanlarından sonra iman ile ilgili konulara geçebiliriz.

 

1) İcmâlîiman:

 

İnanılması gerekli olan şeylere özlü ve bütünüyle inan­mak demektir... Bu, kelıme-ı Tevhid ve Kelime-i Şehadet cümlelerinde özetlenmiş olup bu cümleleri kalben tasdik edip dil ile söyleyenler mü'min müslüman birer muvahhıd şahsiyet olurlar.

 

a) Kelime-i Tevhid:

 

"La ilâhc illallah, Muhammedün Rasulullah" cümle­sidir ki, Allah'dan başka ilâh yoktur, Muhammed Allah'ın Rasulü'dür demektir.

Rabbimiz Allah (Azze ve Celle) şöyle buyurur:

"Şu hâlde bil, gerçekten Allah'dan başka ilâh yoktur.[12]

"Muhammed, Allah'ın Rasulüdür. [13]

Ebu Zerr (r.a.)'m rivayetiyle şöyle buyurur Rasulullah (s.a.s,):

"Lâ ilahe illallah deyip de sonra bu ikrar ve iman üzer­ine vefat eden her kul muhakkak cennete girecektir. [14]

Ebu Malik, babasından rivayet eder:

Rasulullah (s.a.s.) şöyle buyurdu:

"Her kim, Lâ ilahe illallah der de, Allah'dan' başka tapılan şeylere küfrederse, onun matı(na) ve cam(na dokunmak) haramdır. (Batınî) hesabı ise, Allah'a kalmıştır.[15]

İbn Abbas (r.a.) anlatıyor:

Rasulullah (s.a.s.), Muaz b. Cebel'i Yemen'e gön­derdiği sırada O'na hitaben:

"Sen, Kitab ehli olan bir kavim üzerine vali gidiyorsun. Onlara vardığın zaman kendilerini, Lâ İlahe İllallah ve enne Muhammeden Rasulullah düstûruna çağır. Eğer onlar, bunda sana itaat ederlerse, onlara Allah'ın kendile­rine her gece ve gündüzde beş namazfarz kıldığını haber ver. Eğer onlar, bunda da sana itaat ederlerse, bu defa da kendilerine, Allah'ın onlara bir sadaka (zekat) farz kıldığını, bunun, onların zenginlerinden alınıp fakirlerine verileceğini haber ver. [16]

 

b) Kelime-i Şehadet:

 

"Eşhedü enlâ ilahe illallah ve eşhedü enne Muhammeden abdühû ve rasulüh." Cümlesidir ki, ben, şahidlik ederim ki, Allah'dan başka ilâh yoktur ve yine şahidlik ederim ki, Muhamed O'nun kulu ve Rasulüdür, demektir.

Ebu Said el-Hudrî (r.a.)'ın rivayetiyle şöyle buyurur Rasulullah (s.a.s.):

"Allah'dan   başka   ilâh   olmadığına   ve   kendimin

Rasulullah olduğuna şehâdet ederim. Eğer bir kul, şübhe etmemek şartıyla Allah'a bu iki şehâdetle kavuşursa, cennet(e girmek)ten men olunmaz." [17]

Enes b. Malik (r.a.)'dan:

Rasulullah (s.a.s.), Muaz b. Cebel'e şöyle buyurdu:

"Hiçbir kimse yoktur ki, kalbinden tasdik ederek Allah'dan başka ilâh olmadığına ve Muhammed'in Rasulullah olduğuna şehâdet etsin de Allah, onu ateşe haram etmesin." [18]

Muaz b. Cebel (r.a.)'m rivayetiyle Rasulullah (s.a.s.) şöyle buyurur:

"Hiçbir kimse yoktur ki, Allah'dan başka ilâh olmadığına ve benim Allah'ın Rsulü olduğuna şehâdet edip de bunu, Kalben de tasdik ederek ölsün de Allah, ona mağfiret etmesin (cennete girer). [19]

Yusuf b. Abdullah b. Selâm, babasından rivayet eder:

Bir ara, Rasulullah (s.a.s.) ile oturuyorduk. Vadide bir adam:

Ben, şahidlik ederim ki, Allah'dan başka ilâh yoktur. Muhammed de O'nun Rasulüdür, diyordu.

Rasulullah (s.a.s.) de:

"Ben de şahidlik ederim ki, buna tanıklık eden şirkten arınmış olur. buyurdu[20]


Kaynakça...:

[1] Imam-i Azam'ım Beş Eseri, çev. Mustafa Öz, İst. 1918. sh. 72.

[2] İmam-ı Azam, Fıkh-ı Ekber şerhi, şerh: Allâme Aliyyu'1-Karî, çev. Hüseyin S. Erdoğan, İst. 1987, sh. 300.

[3] İmam-ı Azam'ın Beş Eseri, sh. 43.

[4] Dr. Arif Aytekin, Ehl-i Sünnet İnanç Esasîarı-Tahâvî ve Akaid Risalesi, İst. T.Y. sh.44, Md.36.

[5] Imam-ı Azam'ın Beş Eseri, sh. 46.

[6] Imam-ı Azam'ın Beş Eseri. sh. 17.

[7] İmam-ı Azam'ın Beş Eseri, sh. 19.

[8] İmam-1 Azam'ın Beş Eseri, sh. 2:.

[9] Dr. Arif Aytekin, A.g.e. sh. 54, md.51.

[10] Dr. Raif Aytekin, A.g.e. sh. 56-58, md,60-65.

[11] İmam-ı Azam'ın Beş Eseri, sh. 17-18.

[12] Muhammed, 47/19.

[13] Fetih, 48/29.

[14] Sahih-i Buharı, Kitabu'i-Libas, B. 24, Hds. 44. Sahih-i Müslim, Kitabu'l-İman, B. 10, Hds. 43.

İmam Suyufi, Mütevatir Hadisler, çev. Mehmet Emin Akın,

Ank. 1992, sh. 29, Hds.3.

İbn Kesir, Hadislerle Kur'ân-ı Kerim Tefsiri, çevr. Dr. Bekir

Karlıya -Dr. Bedrettin Çetiner, İst. 1984, c.4, sh. 1725.

İmam Ahmed b. Hanbet'den

İmam Nesâî. Hadisler ışığında Günlük Hayat, çev. Mehmet yolcu, İst. 1996, c. 2, sh. 400, Hds. 1132-1133.

[15] Sahih-i Müslim, Kitabu'1-lman, B. 8. Hds. 37.

[16] Sahih-i Buhârî, Kitabu'l-Mağazî, B. 62, Hds. 345. Kitabu't-Tevhid, B.l, Hds. 1. Kitabu'z-Zekat, B.l, Hds.l. Sahih-i Müslim, Kitabu'l-İman, B.7, Hds. 30-31. Sünen-i Ebu Davud, Kitabu'z-Zekat, B.5, Hds. 1584. Sünen-i Neşet. Kitabu'z-Zekat, B. 46, Hds. 2512. Sünen-i İbn Mace, Kitabu'z-Zekat, B.l, Hds. 1783. Sünen-i Tirmizî, Kitabu'z-Zekat, B. 6, Hds. 621.

[17] Sahih-i Müslim, Kitabu'1-Iman, B. 10, Hds. 45,

[18] Sahih-i Buharı, Kitabu'l-İlm, B. 50, Hds. 68. Sahih-i Müslim, Kitabu'Uİman, B. 10, Hds. 47.

[19] Sünen-i İbn Mace, Kitabu'1-Edeb, B. 54, Hds. 3796.

İmam Nesâî, Hadisler Işığında Günlük Hayat-Amelü'l-Yevmİ ve'I-Leyl, c.2, sh. 401, Hds. 1134

[20] İmam Nesâî, A.g.e. c.l, sh. 173, Hds. 39.

A
ablütofobi: yıkanmaktan korkma
agirofobi: caddelerden ya da caddelerde karşıdan karşıya geçmekten korkma
agorafobi: açık yer ya da kalabalık korkusu
ailurofobi: kedilerden korkma
akluofobi: karanlıktan korkma
akrofobi: yüksek yerlerden korkma
akustikofobi: belirli seslerden kokrma
algofobi: acı çekmekten korkma
amaksofobi: araba (ya da taşıt)korkusu
amatofobi: toz korkusu
amnezifobi:Hafızasını kaybetmekten korkma
amofobi:Sivri cisim korkusu
androfobi: adamlardan korkma
anemofobi: fırtına korkusu
antlofobi: sel korkusu
antropofobi: insanlardan korkma
apifobi: arılardan korkma
arakibutirofobi: yerfıstığı ezmesinin, yerken, damağa yapışmasından duyulan korku
araknofobi: örümceklerden korkma
aritmofobi: sayılardan korkma
asimetrifobi: simetrik olmayan şeylerden korkma
astenofobi: güçsüz olmaktan korkma
astrafobi: şimşek korkusu
ataksofobi: düzensizlikten korkma
atelofobi: mükemmel ol(a)mamaktan korkma
aviofobi: uçuş korkusu


B

ballistofobi: silahtan ya da mermilerden korkma
batofobi: derinlik korkusu, yüksek binaların yanından geçmekten korkma
batrakofobi: kurbağa, semender gibi çiftyaşayışlı (amfibyen) hayvanlardan korkma
belonefobi: iğnelerden korkma
bibliyofobi: kitaplardan korkma
bromidrosifobi: vücut kokusundan korkma
brontofobi: gökgürültüsünden korkma

D


datafobi: veriden korkma
dentofobi: dişçiden korkma
dermatopatofobi: deri hastalıklarından korkma
dekatriaparaskevifobi: ayın 13'ünün Cuma gününe gelmesi korkusu


E

eisoptrofobi: aynalardan korkma
elektrofobi: elektrikten korkma
emetofobi: kusmaktan korkma
entomofobi: böceklerden korkma
endofobi: Giyecek korkusu
epistaksiyofobi: burun kanamasından korkma
eritrofobi: yüz kızarmasından duyulan korku
erotofobi: cinsellik korkusu


F

farmakofobi: ilaçlardan korkma
fazmofobi: hayaletlerden korkma
febrifobi: yüksek ateşten korkma
filemafobi: öpmekten ya da öpüşmekten korkma
filofobi: sevmekten, aşık olmaktan korkma
fobofobi: korkmaktan korkma
fotofobi: ışıktan korkma

G

gametofobi: evlenmekten korkma
gefirofobi: köprülerden geçmekten korkma
gerontofobi: yaşlı insanlardan ya da yaşlanmaktan korkma
glossofobi: topluluk önünde konuşmaktan korkma

H

haptofobi: dokunulmaktan korkma
harpaksofobi: hırsızlardan ya da bir suçun kurbanı olmaktan korkma
helyofobi: güneş'ten korkma
hematofobi: kan korkusu
herpetofobi: sürüngenlerden korkma
hidrofobi: sudan, yüzmekten ya da boğulmaktan korkma
higrofobi: nemden ya da yağmurdan korkma
hipegiyafobi: sorumluluktan korkma
hipnofobi: uyumaktan korkma
hipofobi: atlardan korkma
homiklofobi: sisten korkma
homofobi: eşcinsellerden korkma


İ

ihtiyofobi: balıklardan korkma
islamofobi
: İslamdan ve müslümandan korkma

J

jinefobi: kadınlardan korkma


K

kainatetofobi:Yenilik korkusu
kakofobi: çirkinlikten, çirkin seylerden korkma
kakorafiyafobi: başarısız olma korkusu
kanserofobi: kanser olmaktan korkma
kardiyofobi: kalp hastalığından korkma
karnofobi: etten korkma
katagelofobi: dalga geçilmekten korkma
kemofobi: kimyasal maddelerden korkma
kenofobi:Karanlık korkusu
keymafobi: kıştan ve soğuktan korkma
kimofobi: dalgalardan korkma
kinofobi: köpeklerden korkma
klimakofobi: merdivenden düşmekten ya da merdivenlerden korkma
klostrofobi: kapalı yer korkusu Kapalı ve basık yerlerde duyulan korkudur. Asansör, basık tavanlı odalar, koridorlar, kapıları kapalı ve kalabalık otobüs, yeraltı çarşıları, metro, alt geçitler ve kilitli odalar onlar için korku verici yerlerdir. Hastanın temel korkusu bu sayılan yerlerde sıkışıp kalmak, nefes alamamak ve boğulmaktır.
koprofobi: dışkı korkusu
koulrofobi: palyaçolardan korkma
kremnofobi: yüksek yamaçlardan ya da uçurumlardan korkma
kriyofobi:buzdan ya da donmaktan korkma
kronomentrofobi: saatlerden korkma
ksantofobi: sarı renkten korkma
ksenofobi: yabancılardan korkma
ksilofobi: tahta şeylerden ya da ormanlardan korkma


L

limnofobi: göllerden korkma
litikafobi: davalardan ve mahkemelerden korkma
logofobi: belirli kelimelerden korkma
lökofobi: beyaz renkten korkma


M

manyofobi: delirmekten korkma
mastigofobi: cezalandırılmaktan korkma
mekanofobi: makinelerden korkma
melanofobi: siyah renkten korkma
mikrobiyofobi: mikroplardan korkma
mizofobi: kirlilikten korkma
monofobi: yalnızlıktan korkma
musofobi: farelerden korkma

N

nekrofobi: cesetten korkma
nelofobi: camdan korkma
niktofobi: geceden korkma
nozokomefobi: hastanelerden korkma
nüdofobi: çıplaklıktan korkma

O

obesofobi: şişmanlamaktan korkma
ofidiyofobi: yılanlardan korkma
okofobi: taşıt araçlarından korkma
orofobi:
Yamaçtan iniş korkusu
osmofobi: belirli kokulardan korkma

P

pantofobi: her şeyden korkma
papirofobi: kağıttan korkma
paraskavedekatriafobi: ayın onüçü ve cuma olan günden korkma
patofobi: hasta olmaktan korkma
pedofobi: çocuklardan korkma
peladofobi: kel insanlardan ya da kelleşmekten korkma
penyafobi: fakirlikten korkma
pirofobi: ateşten korkma
plakofobi: mezar taşlarından korkma
pogonofobi: sakaldan ya da sakallı kişilerden korkma
politikofobi: politikacılardan korkma
porfirofobi: mor renkten korkma
potamofobi: ırmaklardan ya da su akıntılarından korkma
potofobi: alkollü içeceklerden korkma
pteronofobi: kuş tüyünden korkma
pupafobi: kuklalardan korkma


R

radyofobi: radyasyondan, x ışınlarından korkma.
ranidafobi: kurbağalardan korkma

S

selenofobi: ay'dan korkma
siderofobi: yıldızlardan korkma
simetrofobi: simetriden korkma
skiofobi: gölgelerden korkma
sosyofobi: toplumdan, genel olarak insanlardan korkma
soteriofobi: başkalarına muhtaç olmaktan korkma

T

tafefobi: diri diri gömülmekten korkma
takofobi: yüksek hızdan korkma
talassofobi: deniz ya da okyanus korkusu
tanatofobi: ölümden korkma
teknofobi: teknolojiden korkma
teratofobi: gebe kadının, şekilsiz, çirkin bir çocuk doğurmaktan korkması
termofobi: ısıdan korkma
testofobi: testlerden ya da sınavlardan korkma
tokofobi: gebe kalmaktan ya da çocuk doğurmaktan korkma
otomofobi: ameliyat olmaktan korkma
toksifobi: zehir korkusu
topofobi: belirli yerlerden korkma
travmatofobi: yaralanmaktan korkma
trikinofobi: gıda zehirlenmesinden korkma
triskaidekafobi: 13 sayısından korkma
tripanofobi: aşı ya da iğne olmaktan korkma
trikopatofobi: saç hastalıklarından korkma

Ü

ürofobi: sidikten korkma

X

xenofobi: yabancılardan korkma

V

venereofobi: zührevi hastalıklardan korkma
venüstrafobi: güzel kadınlardan korkma
vermifobi: solucanlardan korkma


Z

zelofobi: kıskançlıktan korkma
zoofobi: hayvanlardan korkma
Bunlar korku çeşitleri ve korkularımızın bilimdeki adları...
--
Bu e-postayı Google Grupları'ndaki "Türkiye Üstün zekalılar Yetenekliler mail paylaşım grubu" adlı gruba abone olduğunuz için aldınız.
Bu gruba kayıt göndermek için ustunyetenekliler@googlegroups.com adresine e-posta gönderin.
Bu gruba olan aboneliğinizi iptal etmek için ustunyetenekliler+unsubscribe@googlegroups.com adresine e-posta gönderin.
Diğer seçenekler için http://groups.google.com/group/ustunyetenekliler?hl=tr adresinden grubu ziyaret edin.
--
Dr. Ahmet  Cetinbudaklar

Tüm Çocuklar İçin Lütfen!

Çocukları seviyorsak ki sevdiğimize şüphemiz yok,  gelecek nesillerin de sağlıklı bir birey olarak yetişmelerini istiyor  isek aşağıdaki örnek dilekçeyi kopyalayıp adınızı, soyadınızı, TC. Kimlik numaranızı ,adresinizi doldurup Tarım Bakanlığının  alo174@tarim.gov.tr adresine gönderiniz.

Çocuklarımızın, gençlerimizin, kendimizin süt tozundan değil çiğ sütten yapılan süt satın alınmasını, satın almamızı sağlayalım. Tüm tanıdıklarımızın bu kampanyaya katılımını sağlayalım.

Dilekçe gönderenler; lütfen kısa bir not ile dilekçe gönderdiklerini  bana  pelinpampal@gmail.com  adresine  bildirmelerinizi beklerim: Gönderenlerin sayısı tutulmakta ve Çiğ Süt Üreticileri Süt ve Süt Ürünleri Tüketicileri Grubu’ nda isim listeleri yayınlanmaktadır.

Pelin Pampal
 

Kime: alo174@tarim.gov.tr               ÖRNEK DİLEKÇE

TARIM VE KÖY İŞLERİ BAKANLIĞI’NA

Sayın Bakan Mehdi Eker Önüne

Süt ve süt ürünlerinde süt tozu kullanımının tüketicilerin tercihinde olması için süt ve süt ürünleri ambalajlarında << süt tozundan imal edilmiştir>> veya <<çiğ sütten imal edilmiştir>> yazılarının okunaklı bir şekilde yazılması için;

Gerekçelerimiz :

1-Süt tozundan Çin’ de çocuk ölümleri meydana gelmiştir.

2-Avrupa Birliği Ülkelerinden Fransa’nın bir başka ülkeye ihraç ettiği süt tozunda insan sağlığına aykırı bakteri tesbit edilmiştir.

3-Çiğ Sütten yapılan süt ve süt ürünlerindeki besin değerleri ile Süt tozundan yapılan süt ve süt ürünlerindeki besin değerleri aynı özelliklerde değildir.

4-Süt tozunun yapımı esnasında , uzun süre dayanıklığı için katkı maddeleri katılmaktadır.

5-Bu talebimiz asıl amacı Tüketicilere  ve gelecek nesillere sağlıklı ve besin değerinin en yüksek düzeyde Bakanlığınızca ulaştırılmasıdır.

Bu sebeplerle süt tozundan süt ve süt ürünleri tüketmenin, tüketicinin tercihinde olmasını gerekmektedir.

Süt ve süt ürünlerinin başlıca iki temel hammaddesi vardır. Birincisi çiğ süttür ikincisi süt tozudur.  Çiğ Süt esas bir hammaddedir. Süt tozu ise ikame bir hammaddedir.

Süt ve süt ürünleri bir gıdadır. Gıdaların  hangi hammaddeden imal edildiğinin  gıda ambalajları üzerine yazılması yasal bir mecburiyettir.

İSTEK: Mevcut kanunlar ve yönetmelikler hükmünce Süt ve süt ürünlerinde süt tozu kullanımının tüketicilerin tercihinde olması için süt ve süt ürünleri ambalajlarında << süt tozundan imal edilmiştir>> ve/veya << çiğ sütten imal edilmiştir>> yazılarının okunaklı bir şekilde yazılması için gereğini , bu yasal başvru dilekçemin kayda alınmasını , evrak giriş numarasının elektronik posta adresime  göndrilmesini ,yine yasal süre içinde elektronik posta adresime cevaplanmasını arz ederim.

 

Bu dilekçemi elektronik posta ile gönderdiğimden dolayı imzalanamamıştır.

 

T.C. kimlik numaram:                                                                        Ad ve Soyad:

 

 Adres: 


About